Erkek dünyasının nefret etmekten bıkmadığı, mizah ile değişik şekillerde düzenli olarak saldırdığı bir kadın alanı var hayatımızın içerisinde. Araba kullanan kadınlar…
Kadınların hayatın içerisine girmesiyle beraber bir çok şey değişmeye başladı. Her yerde her zaman ve her noktada erkek dünyası kadın dünyasıyla yan yana. Buna rağmen her noktada hayatın içerisinde erkekle beraber bulunurken niye bu kadar nefret edilir araba kullanan kadından? Yoksa sebep direksiyon mu?
Aslında direksiyonu kim tutuyorsa arabaya o yön veriyordur. Eğer bunu bir kadın yapıyorsa, bu demektir ki arabaya kadın yön veriyordur. O zaman arabaya kadın yön verebiliyorsa kendi hayatına da yön verebilir. İşte o zaman erkek yönlendirilmesinden kopar ve tek başına istediğini yapar der erkek egemen toplum bilinçaltı. Öfkeyi kusmak, trafikte sıkıştırmak, iyice saldırganlaşmak gerekir ki kadın o direksiyonu bir erkeğin ellerine bıraksın ve yönetilmeye devam etsin, sindirilsin…
İstanbul’da araba kullanan kadın olmak, daha henüz arabaya binerken, “kadın şoför bu çıkamaz şimdi park yerinden” diyen bakışlara maruz kalmak demektir. Acemi döneminizde ışıklarda, yokuşta arabayı stop ettirdiyseniz acemi olduğunuzun değil, kadın olduğunuzun düşünüldüğünü ve her türlü arabadan size sövüldüğünü bilmektir. Dar bir yere park ederken daha yavaşlamadan çevredekilerin, “abla sen in ben parkedeyim istersen” gibi gereksiz müdahelelerine cevap vermeye çalışmak, sarı ışıkta kornaya maruz kalmaktır.
İstediğiniz kadar iyi şoför olun, istediğiniz kadar otomatik değil manuel vites kullanın, istediğiniz kadar kilometre tecrübeniz olsun gene de ciddiye alınmazsınız. Her trafiğe çıktığınızda hata yapmasanız bile her daim küfür yeme potansiyeline sahipsinizdir. Hele bir de arabanız küçükse yandınız. Taksicilerin stres topu olmamanız mümkün değildir. Azimle her geçen gün daha iyi kullanmaya başlarsınız. İşte bütün bunlara inat, araba alırken azıcık bir farkla otomatik vites sahibi olabilirsiniz diye sizi küçümseyen densiz satıcıya “hayır ben düz vites istiyorum” diye çemkirirsiniz. Aslında 4 x 4’lerin en çok bayanlar tarafından tercih edilmesinin sebebi, havalı ve heybetli görünümünün dışında trafik tacizine karşı korunaklı ve kadınlara güven veren araçlar olmalarıdır.
Kadınların güvenli bulduğu için erkeklerin ise prestij sebebiyle tercih ettiği düşünülen jeeplerin satışı ülkemizde Avrupa ülkelerine göre çok daha fazla rağbet görüyor. Rakamlar son beş yılda jeep satışlarının % 300’ün üzerinde arttığını gösteriyor. Bu artışın sebebini merak edip konuyu öğrenmek istediğimizde farklı kesimlerden çok ilginç bilgiler çıkıyor karşımıza. Yani zannedildiği gibi herkesin lüks hayat merakı yok. İlk sebep, oturma pozisyonu daha yüksek ve daha heybetli araçların, sürücünün güven duygusunu artırdığı ve trafikte hemen fark edildiği için prestij kazandırdığı düşünülüyor. Bu tip araçlar, belirli bir yaşam tarzını karakterize ettiği için de önemi bir satın alma sebebi. Her bütçeye uygun bir 4 x 4 bulunması da sektördeki rekabeti artırıyor. Bir çok teknolojide Avrupa’nın gerisinde kalan Türkiye, jeep satışlarında Avrupa ülkelerini solladı. Avrupa ülkelerinde yaşayanlar küçük otomobil kullanıyorlar çünkü şehirler küçük ve kalabalık olduğu için park sorunu yaşamak istemiyorlar. İş ve yaşam merkezleri şehirden uzaklaştıkça daha konforlu, daha dayanıklı ve daha güvenli 4 x 4’lere yöneliyorlar.
ABD’de ise durum biraz farklı. ABD’de şehir merkezlerinin dışında çiftlik hayatları tercih edildiği için büyük otomobiller oldukça yaygın. Son 10 yılda jeeplere olan ilginin artmasıyla şehir insanları için daha uygun ebatlarda ve konforda birbirinden farklı bütçelere hitap edecek dizel yakıtlı modeller üretiliyor. Erkekler büyük arabalara binmenin getireceğini sandığı güç ve başarıya aldanırken şehirli kadının tercih sebebi biraz daha farklı. Rekabetçi ruha sahip olan kadınlar hem saldırgan trafik ortamında kendilerini daha kolay koruyabileceklerini düşünüyorlar hem de kadın dediğin küçük araba kullanmalı diyen zihniyete karşı çıkmış oluyorlar.
Kadın olsun erkek olsun hepimizin kendi hayatımızın direksiyonuna geçebilmemiz dileğiyle…
Sevgiler…
Ebru Pekel